Kimler hatta?
Toplam 12 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 12 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 73 kişi Salı Ekim 15, 2024 10:38 am tarihinde online oldu.
En son konular
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
SALİHLER KERVANINA KATILMAK
1 sayfadaki 1 sayfası
SALİHLER KERVANINA KATILMAK
SALİHLER KERVANINA KATILMAK
Her gün en az kırk defa okuduğumuz Fatiha Sûresinde bir dua var. Bizzat Rabbimizin öğrettiği, hayat çizgimizi belirleyen bir dua bu... Nasıl bir yaşantı içinde olacağız? Kimi örnek alacak, kimin yolundan gideceğiz? Hayatımızın koordinatlarını neye göre şekillendireceğiz? Sorularımıza cevap verecek, gönlümüzü ve ufkumuzu açacak bir dua: “Bizi dosdoğru yoluna ulaştır, kendilerine nimet verdiğin (salih) kimselerin yoluna…” (Fâtiha, 1/4,5)
Rabbimiz bu duayı öğretmekle bize bir istikamet tayin ediyor; ideal olarak, model olarak nimetine mazhar olmuş kullarını gösteriyor. Adeta, varın düşün o kullarımın peşine, diyor. Onların yoluna girmekle bulacaksınız hakikati. Dünyanızı ancak onların peşinde olmakla mamur edeceksiniz. Onlarla olmakla güzel bir hayat yaşayacaksınız. Onları adım adım takip edin. Onlar nasıl yaşıyorsa, hangi uğurda yaşamışlarsa öyle yaşayın. Onlar nasıl ölüyorlarsa ve de hangi uğurda ölmüşlerse siz de o uğurda ölün. Kıyamet günü de onlarla aynı safta olun!
Peki kimdir Allah Teâlânın nimetine mazhar olan bu güzide insanlar? Onların ayırıcı vasıfları nelerdir? Bir başka ayet-i kerimede bu şöyle açıklanır: “Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimet verdiği; peygamberler, sıddîklar, şehidler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” (Nisâ, 4/69) Öncelikli olarak örnek insanlar peygamberler; onlar ahlak, yaşayış ve Allah yolunda mücadele ve gayrette zirve şahsiyetlerdir. Ve bu şahsiyetlerin bütün meziyetlerini şahsında toplayan Hz. Muhammed’dir. O, salihler kervanının sultânıdır. Sonra Allah yolunda mücadeleleriyle Peygamberlerin yanıbaşında yer alan, doğruluk ve dürüstlükten asla taviz vermeyen sıddıklardır. Sıddıkıyet makamının serdarı da Ebubekir (r.a.)dır. Sonra Allah yolunda canlarından geçen, ahireti dünyaya tercih eden şehidler. Şehidlerin önderi de hep en ön safta yer alan büyük şehid Hz. Hamza (r.a.)dır. Ve salihler… Hususî anlamda, kıyamete dek hep var olacak, Peygamberlerin, sıddıkların, şehidlerin yolunu takip edecek salih amel sahibi güzel insanlar… Hâl ve kâlleriyle ışık ve ufuk insanlar… Salihlerin öncüleri de her biri bir yıldız olan sahabe neslidir.
Umumî manada; Peygamberler, sıddîklar, şehidler, sâdıklar, âlimler, Allah dostları hepsi salih insan mefhumunun içine giriyor. Peygamberler aynı zamanda salih insanlar. Sıddıklar, şehidler, hep öyle. Salih amel sahibi, sırâtı müstakim üzere olan, hayatını ilahi iradeye göre inşa eden bütün herkes salih insandır.
Hem salih insan olmak hem de salihlerle beraber olmak, müminin en başta gelen çabası. Mümin bir taraftan kendisi ve insanlar için güzel ameller işlerken, bir taraftan da kendi gibi aynı his ve heyecanı yaşayan insanlarla beraber olmanın kaygısını duyar. Bu dünyada böyledir. Zira insanın yaşayış ve gidişatında sosyal çevrenin göz ardı edilemeyecek bir yeri vardır. Düşünüşünden duygu dünyasına, konuşmasından, olaylara bakış açısına kadar her şeyini etkilemektedir, sosyal çevre. Bu sebeple istikamet ve salih amel sahibi insanlarla beraberlik önemlidir. Onlara yakın olmak, onlarla gönül, hâl ve söz alışverişinde bulunmak önemlidir.
Peygamber (s.a.) Efendimiz bir hikâye anlatıyor. Bir adam doksan dokuz kişiyi öldürüyor. Gün geliyor yaptıklarına pişman oluyor. İçi içini yiyor. Bir tövbe kapısı arıyor. Kendisine tarif edilen bir rahibe gidip yaptıklarına pişman olduğunu, kendisi için bir kurtuluş yolunun olup olmadığını soruyor. Rahip adamı ye’se düşürücü bir tavır takınıyor. Adamın canı sıkılıp onu da öldürüyor. Oluyor yüz. Ancak yine de bir kurtuluş yolu olabileceğini düşünüyor. Ona âlim, salih bir insanı tarif ediyorlar; git, diyorlar, o sana bir yol gösterecektir. Varıp başından geçenleri bir bir anlatıyor, benim için bir yol var mıdır? diyor. Salih insan, elbette, Allah tövbe edenlerin tövbelerini kabul eder, yürekten ona yönelenlerin günahlarını bağışlar; ne var ki sen bu şehirde kalmamalısın. Bu ortamda bulunduğun müddetçe kendini günahtan alıkoyamayacaksın; var git, falanca yerde sırf Allah’a ibadetle meşgul olan salih insanlar var, onlarla beraber ol. Günahlarından arın, diyor... Peygamber efendimiz (s.a.) pek çok güzel şeye işaret etmekle birlikte bu hikâyeyle, insanın yaşadığı ictimâi vasatın, salih insanlarla beraber olmanın önemine de dikkat çekmiştir.(Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46)
Olayın bir de âhiret boyutu var. Ahirette insanlar kendi dertlerine düşecekler. Herkes kendini kurtarma çabasında olacak. Böyle bir hal-i pürmelal içinde, seçkin bir topluluğun içinde olmak, onlarla haşrolmak, ne kadar anlamlıdır. Zümer suresinde buyrulur: “O gün, Rabbine karşı takva sahibi olanlar bölük bölük cennete sevkedilirler.”( Zümer, 39/73) Böyle bir zümrenin içinde olmak… Dünyada onların yolundan gitmek ve de onlarla birlikte olmak… Bu, doğal olarak ahirette de onlarla birlikteliği gerektirecektir. Zira insanlar kıyamet günü dünyada beraber olduğu ve muhabbet duyduğu insanlarla olacaklardır.
Belki bundan müstağni olabilecek olanlar peygamberlerdir. Ancak onlar da dünyada ve ahirette salihlerle beraber olabilmeyi arzu etmektedirler. Halîlullah makamına ermiş Hz. İbrahim (a.s.). Kur’an’da her zaman sitayişle bahsedilen, güzel vasıfları hep kendisinde toplayan müstesna insan. O da Salihler kervanına katılma duasında: “Rabbim! Bana hikmet/doğru ile yanlışı birbirinden ayırma istidadı ver ve beni salihler arasına kat!” (Şuarâ, 26/83) Bir başka Peygamber Yusuf (a.s.). Bütün zorlukları ve çileleri göğüslemiş, dürüstlük ve erdemden taviz vermemiş siret ve suretiyle bir güzel insan. O da mümin olarak can verme ve ahirette salihlerle haşrolma niyazı içinde: “(Rabbim!) Canımı Müslüman olarak al ve beni salihler arasına kat.” (Yûsuf, 12/101) Ve Süleyman (a.s.). Dünyevi anlamda sahip olunabilecek bütün mülk ve iktidara, devasa bir otoriteye sahip. Manevi anlamda da zirvede. Allah Teâla’nın “O ne güzel kuldu!” ( Sâd, 38/30) iltifatına mazhar olmuş bir peygamber. Hem salih insan olma, salih ameller işleme kaygısında, hem de dünya ve ahirette salihlerle beraber olma. Onun duası da şöyle: “Rabbim, kendi üzerimdeki ve anne babamın üzerindeki nimetlerine şükredebilmemi, razı olduğun salih ameller işlememi nasip et! Ve beni rahmetinle Salih kullarının arasına kat!” (Neml 27/19) Nihayet Fahr-ı kâinat, Âlemlere rahmet, Efendimiz (s.a.) de aynı duayı hem kendi hem de ümmeti için yapmıştır: “Allah’ım bizi Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak canımızı al ve bizi salihlerin arasına kat!” (Muhtasaru Tefsîri İbni Kesir II/650)
Allah Teâla, kulun kalbî yönelişine, tavır ve davranışlarına değer vermektedir. Ve sanki bu dualara şöyle icabet etmekte ve de bunu kesin bir dille ifade etmektedir: “ Muhakkak ki, İman edip salih ameller işleyenleri, kesinlikle salih kullarımız arasına katacağız.” (Ankebût, 29/9) Yöneliş, arzu, kuldan; salihlerle buluşturmak Allah’tan. Dürüst ve erdemli davranışlar bizden, yolumuzu onların yoluna düşürmek Rabbimizden.
Tüm zamanların örnek insanları, güzel insanları; salih insanlar… Yüce Yaratıcının gösterdiği yol onların yolu… Dünyada onlarla olmak… Onların ikliminde yaşamak… Onlarla aynı havayı teneffüs etmek… Onları arayıp bulmak… Yolumuzu yollarına, meclislerine düşürmek… Adımlarımızı onların adımlarına benzetmeye çalışmak… Ve hep bu arzuyu taşımak içimizde… Dünyada onlar gibi yaşamak, onların izini takip etmek; ahirette de onlarla beraber olmak, en büyük mazhariyet.
O kervanın, salihler kervanının istikameti bellidir. O yol cennete varır. O yol, Livâü’l hamd’e, o yol Kevser havuzunun başına çıkar. Varıp o kervana yetişmeli. Kervan göçmeden, dağ başında yapayalnız kalmadan...
Her gün en az kırk defa okuduğumuz Fatiha Sûresinde bir dua var. Bizzat Rabbimizin öğrettiği, hayat çizgimizi belirleyen bir dua bu... Nasıl bir yaşantı içinde olacağız? Kimi örnek alacak, kimin yolundan gideceğiz? Hayatımızın koordinatlarını neye göre şekillendireceğiz? Sorularımıza cevap verecek, gönlümüzü ve ufkumuzu açacak bir dua: “Bizi dosdoğru yoluna ulaştır, kendilerine nimet verdiğin (salih) kimselerin yoluna…” (Fâtiha, 1/4,5)
Rabbimiz bu duayı öğretmekle bize bir istikamet tayin ediyor; ideal olarak, model olarak nimetine mazhar olmuş kullarını gösteriyor. Adeta, varın düşün o kullarımın peşine, diyor. Onların yoluna girmekle bulacaksınız hakikati. Dünyanızı ancak onların peşinde olmakla mamur edeceksiniz. Onlarla olmakla güzel bir hayat yaşayacaksınız. Onları adım adım takip edin. Onlar nasıl yaşıyorsa, hangi uğurda yaşamışlarsa öyle yaşayın. Onlar nasıl ölüyorlarsa ve de hangi uğurda ölmüşlerse siz de o uğurda ölün. Kıyamet günü de onlarla aynı safta olun!
Peki kimdir Allah Teâlânın nimetine mazhar olan bu güzide insanlar? Onların ayırıcı vasıfları nelerdir? Bir başka ayet-i kerimede bu şöyle açıklanır: “Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimet verdiği; peygamberler, sıddîklar, şehidler ve salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” (Nisâ, 4/69) Öncelikli olarak örnek insanlar peygamberler; onlar ahlak, yaşayış ve Allah yolunda mücadele ve gayrette zirve şahsiyetlerdir. Ve bu şahsiyetlerin bütün meziyetlerini şahsında toplayan Hz. Muhammed’dir. O, salihler kervanının sultânıdır. Sonra Allah yolunda mücadeleleriyle Peygamberlerin yanıbaşında yer alan, doğruluk ve dürüstlükten asla taviz vermeyen sıddıklardır. Sıddıkıyet makamının serdarı da Ebubekir (r.a.)dır. Sonra Allah yolunda canlarından geçen, ahireti dünyaya tercih eden şehidler. Şehidlerin önderi de hep en ön safta yer alan büyük şehid Hz. Hamza (r.a.)dır. Ve salihler… Hususî anlamda, kıyamete dek hep var olacak, Peygamberlerin, sıddıkların, şehidlerin yolunu takip edecek salih amel sahibi güzel insanlar… Hâl ve kâlleriyle ışık ve ufuk insanlar… Salihlerin öncüleri de her biri bir yıldız olan sahabe neslidir.
Umumî manada; Peygamberler, sıddîklar, şehidler, sâdıklar, âlimler, Allah dostları hepsi salih insan mefhumunun içine giriyor. Peygamberler aynı zamanda salih insanlar. Sıddıklar, şehidler, hep öyle. Salih amel sahibi, sırâtı müstakim üzere olan, hayatını ilahi iradeye göre inşa eden bütün herkes salih insandır.
Hem salih insan olmak hem de salihlerle beraber olmak, müminin en başta gelen çabası. Mümin bir taraftan kendisi ve insanlar için güzel ameller işlerken, bir taraftan da kendi gibi aynı his ve heyecanı yaşayan insanlarla beraber olmanın kaygısını duyar. Bu dünyada böyledir. Zira insanın yaşayış ve gidişatında sosyal çevrenin göz ardı edilemeyecek bir yeri vardır. Düşünüşünden duygu dünyasına, konuşmasından, olaylara bakış açısına kadar her şeyini etkilemektedir, sosyal çevre. Bu sebeple istikamet ve salih amel sahibi insanlarla beraberlik önemlidir. Onlara yakın olmak, onlarla gönül, hâl ve söz alışverişinde bulunmak önemlidir.
Peygamber (s.a.) Efendimiz bir hikâye anlatıyor. Bir adam doksan dokuz kişiyi öldürüyor. Gün geliyor yaptıklarına pişman oluyor. İçi içini yiyor. Bir tövbe kapısı arıyor. Kendisine tarif edilen bir rahibe gidip yaptıklarına pişman olduğunu, kendisi için bir kurtuluş yolunun olup olmadığını soruyor. Rahip adamı ye’se düşürücü bir tavır takınıyor. Adamın canı sıkılıp onu da öldürüyor. Oluyor yüz. Ancak yine de bir kurtuluş yolu olabileceğini düşünüyor. Ona âlim, salih bir insanı tarif ediyorlar; git, diyorlar, o sana bir yol gösterecektir. Varıp başından geçenleri bir bir anlatıyor, benim için bir yol var mıdır? diyor. Salih insan, elbette, Allah tövbe edenlerin tövbelerini kabul eder, yürekten ona yönelenlerin günahlarını bağışlar; ne var ki sen bu şehirde kalmamalısın. Bu ortamda bulunduğun müddetçe kendini günahtan alıkoyamayacaksın; var git, falanca yerde sırf Allah’a ibadetle meşgul olan salih insanlar var, onlarla beraber ol. Günahlarından arın, diyor... Peygamber efendimiz (s.a.) pek çok güzel şeye işaret etmekle birlikte bu hikâyeyle, insanın yaşadığı ictimâi vasatın, salih insanlarla beraber olmanın önemine de dikkat çekmiştir.(Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46)
Olayın bir de âhiret boyutu var. Ahirette insanlar kendi dertlerine düşecekler. Herkes kendini kurtarma çabasında olacak. Böyle bir hal-i pürmelal içinde, seçkin bir topluluğun içinde olmak, onlarla haşrolmak, ne kadar anlamlıdır. Zümer suresinde buyrulur: “O gün, Rabbine karşı takva sahibi olanlar bölük bölük cennete sevkedilirler.”( Zümer, 39/73) Böyle bir zümrenin içinde olmak… Dünyada onların yolundan gitmek ve de onlarla birlikte olmak… Bu, doğal olarak ahirette de onlarla birlikteliği gerektirecektir. Zira insanlar kıyamet günü dünyada beraber olduğu ve muhabbet duyduğu insanlarla olacaklardır.
Belki bundan müstağni olabilecek olanlar peygamberlerdir. Ancak onlar da dünyada ve ahirette salihlerle beraber olabilmeyi arzu etmektedirler. Halîlullah makamına ermiş Hz. İbrahim (a.s.). Kur’an’da her zaman sitayişle bahsedilen, güzel vasıfları hep kendisinde toplayan müstesna insan. O da Salihler kervanına katılma duasında: “Rabbim! Bana hikmet/doğru ile yanlışı birbirinden ayırma istidadı ver ve beni salihler arasına kat!” (Şuarâ, 26/83) Bir başka Peygamber Yusuf (a.s.). Bütün zorlukları ve çileleri göğüslemiş, dürüstlük ve erdemden taviz vermemiş siret ve suretiyle bir güzel insan. O da mümin olarak can verme ve ahirette salihlerle haşrolma niyazı içinde: “(Rabbim!) Canımı Müslüman olarak al ve beni salihler arasına kat.” (Yûsuf, 12/101) Ve Süleyman (a.s.). Dünyevi anlamda sahip olunabilecek bütün mülk ve iktidara, devasa bir otoriteye sahip. Manevi anlamda da zirvede. Allah Teâla’nın “O ne güzel kuldu!” ( Sâd, 38/30) iltifatına mazhar olmuş bir peygamber. Hem salih insan olma, salih ameller işleme kaygısında, hem de dünya ve ahirette salihlerle beraber olma. Onun duası da şöyle: “Rabbim, kendi üzerimdeki ve anne babamın üzerindeki nimetlerine şükredebilmemi, razı olduğun salih ameller işlememi nasip et! Ve beni rahmetinle Salih kullarının arasına kat!” (Neml 27/19) Nihayet Fahr-ı kâinat, Âlemlere rahmet, Efendimiz (s.a.) de aynı duayı hem kendi hem de ümmeti için yapmıştır: “Allah’ım bizi Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak canımızı al ve bizi salihlerin arasına kat!” (Muhtasaru Tefsîri İbni Kesir II/650)
Allah Teâla, kulun kalbî yönelişine, tavır ve davranışlarına değer vermektedir. Ve sanki bu dualara şöyle icabet etmekte ve de bunu kesin bir dille ifade etmektedir: “ Muhakkak ki, İman edip salih ameller işleyenleri, kesinlikle salih kullarımız arasına katacağız.” (Ankebût, 29/9) Yöneliş, arzu, kuldan; salihlerle buluşturmak Allah’tan. Dürüst ve erdemli davranışlar bizden, yolumuzu onların yoluna düşürmek Rabbimizden.
Tüm zamanların örnek insanları, güzel insanları; salih insanlar… Yüce Yaratıcının gösterdiği yol onların yolu… Dünyada onlarla olmak… Onların ikliminde yaşamak… Onlarla aynı havayı teneffüs etmek… Onları arayıp bulmak… Yolumuzu yollarına, meclislerine düşürmek… Adımlarımızı onların adımlarına benzetmeye çalışmak… Ve hep bu arzuyu taşımak içimizde… Dünyada onlar gibi yaşamak, onların izini takip etmek; ahirette de onlarla beraber olmak, en büyük mazhariyet.
O kervanın, salihler kervanının istikameti bellidir. O yol cennete varır. O yol, Livâü’l hamd’e, o yol Kevser havuzunun başına çıkar. Varıp o kervana yetişmeli. Kervan göçmeden, dağ başında yapayalnız kalmadan...
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Tem. 31, 2011 12:01 am tarafından Misafir
» HZ.OSMAN (r.a)'IN HAYATI
C.tesi Ocak 29, 2011 2:36 am tarafından V@K@R
» ROMANTIZM DORUKLARINDA KAZI CALISMASI !
Salı Ara. 28, 2010 3:09 pm tarafından Bäbüsselam
» BU GÜN CUMA
Paz Ara. 19, 2010 8:55 am tarafından visal*1
» GELSEEYDİN SEVGİLİ
Paz Ara. 19, 2010 8:41 am tarafından visal*1
» iman (AMENTÜ)
Paz Ara. 19, 2010 8:33 am tarafından visal*1
» mübarek cuma günü
Paz Ara. 19, 2010 8:24 am tarafından visal*1
» dosta doğru
Paz Ara. 12, 2010 6:42 pm tarafından visal*1
» SENİ SEVİYORUM EFENDİM
Perş. Ara. 09, 2010 7:23 am tarafından visal*1