Ümmet-i Muhammedin Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Kimler hatta?
Toplam 28 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 28 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 70 kişi Paz Ağus. 28, 2016 5:09 am tarihinde online oldu.
En son konular
» where buy TRAMADOL
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyPaz Tem. 31, 2011 12:01 am tarafından Misafir

» HZ.OSMAN (r.a)'IN HAYATI
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyC.tesi Ocak 29, 2011 2:36 am tarafından V@K@R

» ROMANTIZM DORUKLARINDA KAZI CALISMASI !
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptySalı Ara. 28, 2010 3:09 pm tarafından Bäbüsselam

» BU GÜN CUMA
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:55 am tarafından visal*1

» GELSEEYDİN SEVGİLİ
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:41 am tarafından visal*1

» iman (AMENTÜ)
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:33 am tarafından visal*1

» mübarek cuma günü
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:24 am tarafından visal*1

» dosta doğru
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyPaz Ara. 12, 2010 6:42 pm tarafından visal*1

» SENİ SEVİYORUM EFENDİM
ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR EmptyPerş. Ara. 09, 2010 7:23 am tarafından visal*1

Temmuz 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031    

Takvim Takvim

panolarimiz


ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR

Aşağa gitmek

ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR Empty ULUSLAR ARASI KOMPLOLAR

Mesaj  V@K@R Ptsi Nis. 26, 2010 3:33 am

Malezya'nın Müslüman Başbakanı Mahathir Muhammed ile NPQ dergisi adına Saudi Gazette'nin yayımcısı Fehim el– Hamid yaptı. NPQ dergisinin 2001 yılında yayınlanan 2'inci sayısındaki görüşmeyi önemine binaen alıntılıyoruz.

(Yazının orijinal başlığı: Küreselleşme, Kudüs ve İslam'a aykırı ilerleme üzerine )

NPQ: Boyuna Malezya'ya karşı uluslararası bir fesattan söz ediyorsunuz. fesat yüzünden çıktığını iddia ettiğiniz bu iktisadi bunalımın üstesinden gelmeyi nasıl başarıyorsunuz?

MAHATHIR: Ben dört değişik yönetim döneminde yaşadım. Sömürge döneminde İngilizlerin yönetiminde yaşadım; Malezya'yı işgal ettiklerinde Japonların yönetiminde yaşadım; Japonya benim eyaletini ile üç başka eyaleti Tayland'a devredince Tay egemenliği altında yaşadım. Sonra İngilizler geri geldiler ve biz, bağımsızlığı elde etmek için savaşıncaya kadar askerî bîr yönetim kurdular. Biz hep yabancılar tarafından ezildik. Dolayısıyla benden, onları sevmemi bekleyemezsiniz. Elbette içlerinden bazıları sonradan çok iyi davrandılar, Japonlar gibi. Bizi eleştirmekten geri durmamalarına karşın çok yardımcı oluyorlar. Ama batılılar, yalnız İngilizler değil, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Malezya konusunda asla iyi bir lâf etmedi. Bilmiyorum neden? Onların yanlış bir iş yaptıklarını gördüğümüzde onları eleştiriyoruz, ama önce onlar bizi eleştirdikleri için. Bizim demokratik olmadığımızı söylüyorlar. Madem öyle, biz de, onlar demokratik olmayınca buna işaret ediyoruz. Siz de aynı şeyi yapıyorsunuz, diyoruz, o kadar. Döviz bunalımı örneğinde, onlar olmasaydı bunalım olmazdı; çünkü biz çok güçlüyüz. İktisaden, fînansal olarak çok güçlüyüz. Malezya'da insanlar çok para biriktiriyorlar her yıl GSYlH'nin yüzde 30'u tasarruf ediliyor. Her ay İşçi Yardımlaşma Kurumu için 1,5 milyar RM topluyoruz. Çok paramız var. Borç almıyoruz. Japonya'dan azıcık borç alıyoruz; ama dolarla değil. Birkaç ticari kredi dışında dolarla borç almıyoruz. Dolayısıyla ekonomimizin gerilemesi için hiçbir sebep yok. Paramız var, büyük bir ihracatçı ülkeyiz, tüccar bir ülkeyiz, dünyanın 18. büyük tüccar ulusuyuz. Paramız neden düşsün ki? Düştüyse, kasten saldırdıkları için düştü. Saldırdıklarını itiraf da ettiler. Peki, bize bunu niye yapıyorlar? Biz onlara ne yaptık? Bir de, IMFye gitmemizi istiyorlar. IMFye gidecek olursak ülkemizin ekonomisini ele geçirir; biz ise, bağımsızlığımızı yitiririz.

NPQ: IMFnin ilacının sizi daha çok hasta ettiğini söylemiştiniz.

MAHATHIR: Evet, çünkü o sırada başbakan yardımcısı maliye bakanıydı ve IMF başkanına çok yakındı. Camdessus ona belli önlemler almasını salık verdi. Maliye bakanım, onun öğüdüne uydu. Sonuç olarak ekonomi geriledi. Onun üzerine, bu yapılanları durdurmak zorunda kaldım. Biz böyle şeylerin peşinden gidemeyiz; kendi işimizi kendimiz görmek zorundayız. O yüzden döviz kontrolleri koyduk. Bugün ekonominin durumu çok iyi ve dünya, iyi bir canlanma sağladığımızı kabulleniyor. Uluslararası yardım peşinde değiliz, IMF'den bir şey istemedik. Japonya'dan biraz borç para aldık; hepsi bu.

NPQ: Malezya'nın kendi ayakları üzerinde durduğunu söyleyebilir miyiz artık? MAHATHIR: Evet, söyleyebiliriz. Buna gücümüz var. NPQ: Gelecekte yeni fesatlara karşı hazırlıklı mısınız?

MAHATHIR: Evet, hazırlıklıyız. Elbette her seferinde kazanacağımızdan emin olamayız; ama bu tür şeylerle nasıl başa çıkılacağı konusunda biraz tecrübemiz var.

NPQ: Ülke çöküşe bu kadar yakınken bunalımı nasıl yönettiniz?

MAHATHIR: Bize nasıl saldırdıklarını inceledik. Bize, paramızı alarak ve satarak saldırıyorlar, böylece paramızın değeri geriliyordu. Yapmamız gereken, paramızın onların eline geçmesini engellemekti. Banka sistemi aracılığıyla bankalara şunu söyledik: Yabancılara ait herhangi bir parayı herhangi bir başka yabancıya aktarmayacaksınız. Bu parayı, Malezya'da bir şeyler satın almak için kullanabilirsiniz; ama aktaramazsınız. Aktaramıyorsunuz, kimseye satamayacak, kimseye ödünç veremeyeceksiniz demektir. Para alan olmayınca satamıyorlar. Bu kadar basit. Ama bunu nasıl yapacağımızı öğrenmek için, parayı nasıl hileyle yönlendirdiklerini incelememiz gerekti. Bunu inceleyip, paramızı satmalarını engellemek için bir yol tasarımlamak biraz zamanımızı aldı.

NPQ: Küreselleşmeyi şiddetle eleştiriyor, bizi yoksullaştıracağını söylüyorsunuz. Küreselleşme konusundaki felsefeniz ne?

MAHATHIR: Bir felsefem yok. Onların istedikleri şey, her ülkenin yabancı şirketlere kayıtsız şartsız izin vermesi. Genellikle sınırlarımızı, iktisadî çıkarlarımızı korumakta kullanırız. Bugün bir otomobil sanayimiz var. Bir otomobil sanayimizin olabilmesinin sebebi, ithal malı otomobillere çok yüksek, yüzde 300'ü bulan bir vergi koymamızdır. Ayrıca çok küçük bir vergi taşıyan kendi otomobilimizi üretiyoruz. O nedenle bizim otomobilimiz çok ucuz. Yapımının epeyce pahalı olmasına karşın ithal malı otomobiller artı vergiyle hâlâ rekabet edebiliyor. Böylece kendi otomobilimizi üretebiliyoruz ve bugün bu araba, ülkenin en çok satan otomobili. Yıllar geçtikçe etkin hale geldik. Artık otomobillerimizi başka ülkelere ihraç edip onlarla rekabet edebiliyoruz. Ama başlangıçta korumaya ihtiyacımız var. Diyelim ki hiç korumanız yok, ithal malı otomobillere vergi yok. Onların otomobilleri, milyonlarca otomobil ürettikleri için çok ucuz olacaktır. Biz topu topu 250.000 dolayında otomobil üretiyoruz. O yüzden bizim maliyetlerimiz daha yüksek, onlarınki daha düşük. Küreselleşmede, sınırları indirmek zorundasınız. Onların otomobilleri, içeri girip bizim otomobillerimizle rekabet edecek; sanayimiz ise yok olacak. Bunu bankacılıkta da yapmak istiyorlar. Bankalarının, içeri girip bizim bankalarımızla rekabet etmesini istiyorlar. Onların bankaları çok büyük. Başka bankalarla birleşip, gittikçe daha büyük hâle geliyorlar. Her banka, Malezya'nın kendisinden çok daha zengin. Onların, para kaybetmeye aldırdığı yok. Burada kaybettiler mi, başka yerde telâfi ederler. Bizim bankalarımız açısından, örneğin, faizi azaltmaya çalışarak rekabet edersek para kaybeder, kapamak zorunda kalırız. Bankayı da onlar satın alırlar. O zaman bütün bankalar onlara ait olur. Küreselleşmeden anladıkları bu.

NPQ: Küreselleşmede hiç mi olumlu bir öge bulmuyorsunuz?

MAHATHIR: Yatırımların içe akımı gibi bazı olumlu öğeler var. Bir sürü fabrikamız var. Bazıları yabancılara ait, yüzde 100'üne yabancılar sahip. Halkımıza istihdam sağladıkları için, fabrikaları getirmelerine, imalât sanayilerini burada kurmalarına izin veriyoruz. Ancak ürettiklerini ihraç etmek zorundalar. Bunlar yerel tüketim için değil. Yerel tüketim için satış yapmak istiyorlarsa, yerel ortaklarının olması gerekiyor. Ama yüzde 100 yabancıysanız o zaman ihracat yapmak zorundasınız, ihracat yaptığınızda yabancı para getirirsiniz.

NPQ: DTÖ konusunu ne yapacaksınız?

MAHATHIR: Onlara karşı ısrarla şunu savunduk: Küreselleşme istiyorsanız, sınırları kaldırmak istiyorsanız bunu yavaş yavaş yapmanız gerekir ki, bizim de buna uyum göstermeye vaktimiz olsun. Bankalarımızı, imalât sanayimizi yetiştirin ki, onlarla rekabet etmeye gücü yetsin. Şu var ki, onların bankalarıyla rekabet edebileceğini düşünmek, bana zor geliyor. Onların bankaları dev gibi.

Kudüs ve Orta Doğu Barışı Üzerine

NPQ: Orta Doğu banş sürecine nasıl bakıyorsunuz? Özellikle Camp David görüşmelerinin sonuçsuz kalışından sonra?

MAHATHIR: Sadece Arafat'ı destekliyoruz. Onun şimdiden İsraillilere yeterince ödün verdiğini, dolayısıyla İsraillilerin Oslo Barış Anlaşması uyarınca Norveç'te varılan anlaşmanın koşullarını kabul etmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan bütün Filistinliler arasında da bir birlik ihtiyacı var. Aşırılığı değil, çoğunluğun görüşünü benimsemeleri gerekiyor. "Anlaşmayacağız, ateş etmeye, bombalamaya devam edeceğiz." diyemezler. Bu, bizi bir yere götürmez. En iyisi, anlaşmaya varmak, bir Filistin devleti kurmak, sonra da o devleti güçlendirmektir. Bu devletin ticaretini, sanayiini ve halkını geliştirmektir. Dünyanın her tarafında Filistinliler var. Akıllı insanlar. Geri dönüp ülkeyi yeniden inşa edeceklerdir.

NPQ: Camp David'deki ana sorunlardan biri Kudüs idi ve Arafat, bu konuda ödün vermedi. Kudüs konusunda ne düşünüyorsunuz? MAHATHIR: Kimsenin Kudüs'ü kendi başkentleri gibi görmesini kabul edemeyiz. Elçiliklerin oraya taşınmasını kabul edemeyiz. Tel Aviv'de kalabilirler. Kudüs, Filistinlilere ait olmalıdır. Kudüs'ün yönetimini Yahudilerin bazılarıyla biraz paylaşabilirler. Ama Kudüs Filistin'in başkenti olmalıdır.

NPQ: Kudüs'ü, salt bir Filistin sorunu olarak mı, yoksa bir Arap ya da İslâm sorunu olarak mı görüyorsunuz?

MAHATHIR: Bir İslam sorunudur. Orada üç dinin bulunduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Orayı Filistin yönetecek olsa bile Yahudilere ve Hristiyanlara açık ve çok liberal olmalıdır.

NPQ: İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmayı düşünüyor musunuz?

MAHATHIR: İsrail Filistinlilerle barış yapıp buna uyuncaya kadar düşünmüyoruz. Bizim tavrımız hep bu oldu.

NPQ: Irak konusundaki tavrınız nedir? Malezya'nın tavrı konusunda zıt bilgiler alıyoruz.

MAHATHIR: Burada iki farklı şey söz konusu. Birincisi Irak hükümeti ya da Saddam Hüseyin'in rejimidir. Batı rejime karşı; birçok Arap ülkesi de onlara karşı. Sorunlardan biri bu. Bunu tartışma konusu yapmıyoruz. İrak'ın Kuveyt'i istilâ etmeye hakkı olduğunu düşünmüyoruz. Ama öte yandan Irak halkı ne olacak? Onlar yanlış bir iş yapmış değiller. Onları neden cezalandıralım? Çocuklar yiyecek, ilâç bulamıyor, ölüyorlar.

NPQ: Peki, bunun sorumlusu kim? Rejim mi, Batı mı?

MAHATHIR: Valla, rejimi beğenmediğiniz için rejimi suçlu bulabilirsiniz. Ancak gerçek şu ki, yaptırımları gevşetmek ya da kaldırmak Batı'nın elinde. Eski zamanlarda, savaş yaparken kenti kuşatır, halkı, fare yemek zorunda kalıncaya kadar aç bırakır, sonra da teslim alırdınız. Bu eski zamanlardaydı. Modern zamanlarda, bir ülkeyi istilâ etmek için, o ülkeyi kuşatıp halkını açlıktan öldüremezsiniz. Bu yanlıştır. Uygarlığa aykırıdır. O yüzden yaptırımlar konusunda çok kesin bir tavrımız var. Irak'ın yöneticilerine değil, halkına zarar verdikleri için bunlara karşı çıkıyoruz. Bundan dolayı yöneticileri suçlu bulabilirsiniz; ama gerçek şu ki Iraklıların kendilerine zarar verirsiniz.

İlerleme İslam'a Aykırı mı?

NPQ: Temmuzda Kuala Lumpur'da yapılan İslâm Ülkeleri Örgütü dışişleri bakanları konferansında Müslümanların durumu konusunda karanlık bir resim çizdiniz. Neden kötümsersiniz?

MAHATHIR: Çünkü tarih boyunca, İslâm imparatorluğunun sona erdiği günden beri, bir İslâm ülkesini kalkındırıp, onu bilgi, vasıf, yetenek ve sanayi kapasitesi sahibi kılma yolunda ne zaman bir çaba görülmüşse hep bir girişim olur; bir grup ortaya çıkar, bunun İslâmî olmadığını söyler. Ve hükümeti düşürmeye çalışırlar, insanlara saldırıp öldürürler. Çoğunlukla Müslümanları öldürürler. Ne zaman bu yolda bir çaba görülse "Bunun sonu lâikliktir." demekte gecikmezler. Oysa Müslümanlar, şunu anlamak zorundalar ki modern bilimi reddedemeyiz. Aslında Müslümanlar, bir zamanlar bilimlerin en ön safında yer almaktaydılar. Peki, şimdi tanınmış bir Müslüman bilim adamı duyuyor musunuz? Şimdilerde, adını duyduğunuz insanlar, dinin yorumlarını yapan insanlar. Sonra aramızda tartışıyoruz, "mürtet' olmuş bir kişi öldürülür mü diye? Dinden ayrılmış bir kimseyi idam edecek durumda gerçekten olmadığımızı bile bile bu konuyu tartışıp duruyoruz. Dinden ayrılmış çok sayıda Müslüman var; ama gidip onları öldürmeye ne gücümüz, ne yetkimiz var. Tartışma salt akademik. Ama bizim için gerekli olan, bütün yeni bilgiyi, vasıfları ve sanayi kapasitesini edinmektir. Önemli olan şeyler bunlardır. Bizim ülkemizin bütün batılı ülkeler kadar kalkınmış olması gerekiyor. Bunun olmaması için de sebep yok; çünkü Müslümanlar aptal değiller. Yedi milyon Müslüman hâlen Amerika'da. Neden? Kendi ülkelerinde iş göremiyorlar da ondan. Beyinleri var, ama kendi ülkelerinde, onların vasıflarını kullanacak kapasite yok, çünkü kendi ülkelerindeki tartışma hâlâ, İslâmiyetin şu ya da bu yorumunun doğru olup olmadığı konusunda. Din konusunda kendi aramızda farklılıklar buluyor, birbirimizle savaşıyor, süreç içinde daha zayıf hâle geliyoruz. Aslında düşmanlarımızın işini yapıyoruz.

NPQ: İşlerin kötüye gitmesine karşı koyacak araçlarımız var mı?

MAHATHIR: Şu anda yok. Ama esas sorun ruh haletimiz. Din yorumundaki farklılıklar üzerinde kılı kırk yarmamalıyız. Bir tek Tan rı'ya ve Muhammed'in onun peygamberi olduğuna inandığını bildiren bir kişiyi, Müslüman olarak kabul etmeliyiz. Bu, onu Müslüman kılar. Biz kılı kırk yararken, bizden hoşlanmayanlar bizi sıkıştırıyorlar; biz ise hazırlanmıyoruz. Dolayısıyla zayıfız. Savaşmak istiyorsak, düşmanlarımızdan uçak satın almak zorundayız. Ne de olsa düşmanlarımız bize en iyi silâhları vermeyeceklerdir. Asla! Kendi hava araçlarımızı, kendi tanklarımızı, her şeyi yapacak kapasiteyi geliştirmek zorundayız. Kendi kendimize güvenmek zorundayız. Güvenebiliriz de. Kapasitesi küçük olan Malezya bile, elektronik alanda çok, çok ileri olabileceğini kanıtladı. Ama biz, hâlâ din yorumları konusunda kavga ediyoruz. Ufacık şeyleri ayrıntılarıyla tartışıyoruz. Savaş olursa kazanamayız. O yüzdendir ki, kendimizi, burada, Malezya'da güçlü bir Müslüman cemaat kurmaya adamak istiyoruz.



V@K@R
V@K@R

Mesaj Sayısı : 926
Kayıt tarihi : 01/04/10

http://www.ummetimuhammedinsesi.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz