Ümmet-i Muhammedin Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Kimler hatta?
Toplam 11 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 11 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 70 kişi Paz Ağus. 28, 2016 5:09 am tarihinde online oldu.
En son konular
» where buy TRAMADOL
NEFS-I MUTMAINNE EmptyPaz Tem. 31, 2011 12:01 am tarafından Misafir

» HZ.OSMAN (r.a)'IN HAYATI
NEFS-I MUTMAINNE EmptyC.tesi Ocak 29, 2011 2:36 am tarafından V@K@R

» ROMANTIZM DORUKLARINDA KAZI CALISMASI !
NEFS-I MUTMAINNE EmptySalı Ara. 28, 2010 3:09 pm tarafından Bäbüsselam

» BU GÜN CUMA
NEFS-I MUTMAINNE EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:55 am tarafından visal*1

» GELSEEYDİN SEVGİLİ
NEFS-I MUTMAINNE EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:41 am tarafından visal*1

» iman (AMENTÜ)
NEFS-I MUTMAINNE EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:33 am tarafından visal*1

» mübarek cuma günü
NEFS-I MUTMAINNE EmptyPaz Ara. 19, 2010 8:24 am tarafından visal*1

» dosta doğru
NEFS-I MUTMAINNE EmptyPaz Ara. 12, 2010 6:42 pm tarafından visal*1

» SENİ SEVİYORUM EFENDİM
NEFS-I MUTMAINNE EmptyPerş. Ara. 09, 2010 7:23 am tarafından visal*1

Eylül 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
      1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30      

Takvim Takvim

panolarimiz


NEFS-I MUTMAINNE

Aşağa gitmek

NEFS-I MUTMAINNE Empty NEFS-I MUTMAINNE

Mesaj  V@K@R Çarş. Mayıs 19, 2010 1:06 am

d. Nefs-i Mutmainne
Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine lâyıkıyla uyup, men ettiklerinden titizlikle sakınmak sûretiyle mânevî hastalıklardan kurtulmuş, hakîkî ve kuvvetli bir îmân ile de huzûr, sükûn ve itmi’nâna kavuşmuş nefstir. Kalb, zikrullâh bereketiyle şüphe ve tereddüdlerden arınmış, her an şükür ve senâ hâlindedir.

Bu mertebede kötü ve çirkin vasıflar, yerini güzel ahlâka terk etmiştir. Davranış olgunluğunda zirveyi teşkîl eden ve bütün beşeriyyete nümûne olan Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yüksek ahlâkı, târifsiz bir zevk ile güzelce yaşanmaktadır. Kulun kalbi, sabır, tevekkül, teslîmiyet ve rızâ ile taçlanmıştır. Mutmainne, ârif-i billâh olan, takvâ ve yakîn ehlinin nefsidir. Böyle kimselerin gönülleri dâimâ Hakk’ın zikriyle meşgûldür. Ahkâm-ı şer’iyyenin bâtınına da vâkıf olmuşlardır.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri:

“Nefs-i mutmainneye kadar yapılan ibâdetler ve kulluk taklidîdir. Nefs-i mutmainnede ise bunlar taklidden tahkîke dönüşür.” buyurmuştur.

Kullukta tahkîke yükselmek ise şeriat, tarîkat, hakîkat ve mârifet sıralamasındaki “hakîkat mertebesine” vâsıl olmak demektir. Erişilen bu kemâlât, mes’ûliyet anlayışında da yüksek bir hassâsiyeti berâberinde getirir. Şöyle ki, şer’an âkıl-bâliğ olmayanlar, dînin hükümlerinden mes’ûl sayılmazlar. Mes’ûliyet ancak âkıl-bâliğ olanlara âittir.

Bunun gibi, tasavvufî yollardan birine intisâb eden bir sâlik de, seyr ü sülûkünü tamamlayıncaya kadar, mâsum bir çocuk gibi kabul edilerek tarîkat âdâbına dâir kusurları cihetiyle hoşgörülür. Zîrâ tarîkatte sâlik, ancak seyr u sülûkünü tamamladığı anda “rüşd”e ermiş sayılır. Artık, şeriat gibi tarîkat âdâbına dâir işlediği kusurlardan da mes’ûl olur. Ancak “hakîkat” cihetine dâir kusurlarından henüz mes’ûl sayılmaz. Bu mes’ul olmama durumu, mutmainne mertebesine adım atınca mes’ûliyete dönüşür. Zîrâ mutmainnede “hakîkat” cihetiyle de rüşde ermiş olur.

Bu sebepledir ki şeriatte mübâh olan bâzı şeyler, tarîkatte küçük günah gibi telakkî edilir. Tarîkatte küçük günah olan şeyler ise, hakîkat ve mârifette büyük günah gibi ciddî ve mühim addedilir.

Meselâ şeriatte, doyduktan sonra yemek israftır. Tarîkatte ise doyuncaya kadar yemek israftır. Hakîkatte, kifâyet miktarını Allâh’ın huzûrundan gâfil olarak yemek israftır. Mârifette de, bütün bunlara ilâveten nîmetlerdeki ilâhî tecellîleri görmeden yemek israftır. Zîrâ Cenâb-ı Hak her şeyde kendi varlığına bir işâret sunmaktadır. Diğer bütün hususlarda da durum bunun gibidir.

İşte nefs-i mutmainne, Cenâb-ı Hakk’ın tevfîk ve inâyetiyle hakîkat, sekînet ve yakîne10 kavuşarak, keder ve endîşelerden kurtulmuş, bazı keşf ve ilhâmlara da nâil olmuştur.

Bu mertebede kalbin üzerindeki gaflet perdeleri kalkmıştır. Gönüller, öteleri ve hakîkatleri ayne’l-yakîn mertebesinde müşâhede hâlindedir. Yâni kalb, tereddüd ve şüphelerden arınmış, gerçek bir teslîmiyetle tam bir itmi’nân ve huzûra ermiştir. Bu hâle erişen bir kul, dînî mükellefiyetleri hem zâhiren ve hem de bâtınen tereddüdsüz olarak kabul edip güzel bir şekilde îfâ eder. Üstelik bu kabul ve inanış öylesine sağlamdır ki, cümle âlem bir olup inandığının zıddını iddiâ etseler, onda en ufak bir tereddüd hâsıl edemezler. Çünkü o, maddî ve mânevî âlemi artık hakîkat penceresinden seyretmektedir.

Artık böyleleri, îmânları uğruna hiçbir çile ve mücâdeleden korkmazlar. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de kıssası anlatılan Firavun’un sihirbazları da, Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-’dan gördükleri apaçık mûcize karşısında mutmain bir gönülle Allâh’a îmân etmiş ve îmândaki kararlılıklarını canları pahasına muhâfaza etmişlerdir. Zâlim Firavun’un, îmânlarından dönmedikleri takdîrde el ve ayaklarını çaprazlama kestireceği ve kendilerini hurma ağaçlarına astıracağı tehditlerine bile aslâ aldırış etmemiş:

“… Biz zaten Rabbimize döneceğiz. Sen sadece Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver ve müslüman olarak canımızı al!” (el-A’râf, 125-126)

diyerek büyük bir îmân heyecânı içinde canlarını seve seve fedâ etmişlerdir.

Zîrâ bu makâmda gözleri perdeleyen beşerî kesâfet fenâ bulup, latîf duygularla hakîkat nûru zuhûr etmiş olduğundan:

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ

“Ey itmi’nâna ermiş (itaatkâr) nefs!” (el-Fecr, 27)

şeklindeki

iltifatkâr hitâb-ı ilâhîye mazhariyet nasîb olmuştur.

Görüldüğü üzere, mutmainneden aşağı derecedeki nefisler, ilâhî iltifâta lâyık olamamışlardır. Ancak itmi’nâna ermiş olan nefs-i mutmainne ve daha üst mertebedeki nefisler buna mazhar olabilmektedirler. Bu iltifâta lâyık olabilmek ise ciddî bir cehd ve gayret sarfedip, nefsi itaat altına almakla mümkündür.

Mutmainneye nâil olan bahtiyar kullar, sırasıyla râdıye, merdıyye ve kâmile denilen üç yüce mertebeye daha yönelmiş olurlar ki, muvaffakıyetleri nispetinde bunlarla Hakk’a yakınlık ve vuslatın zirvesine ererler.
V@K@R
V@K@R

Mesaj Sayısı : 926
Kayıt tarihi : 01/04/10

http://www.ummetimuhammedinsesi.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz