Kimler hatta?
Toplam 65 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 65 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 86 kişi Cuma Kas. 22, 2024 6:06 pm tarihinde online oldu.
En son konular
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
FETİHLERLE GELİŞEN SANAT
1 sayfadaki 1 sayfası
FETİHLERLE GELİŞEN SANAT
FETİHLERLE GELİŞEN SANAT
Osmanlıların bir dünya devleti olma yoluna girdikleri 15. yüzyıl, özellikle İstanbul’un 1453’teki fethi, diğer pek çok alanda olduğu gibi, maden sanatında da bir dönüm noktasını oluşturur.
Özellikle altın ve gümüş madenleri açısından zengin Balkan topraklarının fethiyle Osmanlılar hem hammadde kaynaklarına, hem de köklü bir geçmişe sahip maden sanatçılarına kavuşmuşlardır. Memlûk etkisi, bu dönemin tipik bir eser grubunda, altıgen piramidal gövdeli kandillerinde görülür. Delik işi, kabartma ve kazıma teknikleriyle işlenmiş, rumî ve hatayîlerle bezenmiş bu kandillerin günümüze gelen örneklerinin sayıca çokluğu, bunların 15. yüzyılın ikinci yarısında bolca yapıldığını gösterir. Bu dönemin madeni eserleri arasında şamdanlar da önemli bir yer tutar.
OSMANLI’NIN SANAT OKULU: EHLİ HİREF
Günümüze kalan Osmanlı madeni eserleri arasında Sultan II. Bayezid dönemine ait olanların fazlalığı dikkati çeker. II. Bayezid’in değerli eşya tutkusu, tarihçiler tarafından israf olarak nitelendirilse de sanata olumlu etki yaptığı; yeni eserler yaratmak, sanatçıların korunma ve teşvikinde itici bir güç oluşturduğu da bir gerçektir. Osmanlı sanatının her dalı için bir okul işlevi gören Ehli Hiref teşkilatı bu dönemde kurulur.
Bunlardan madeni eser yapanlar kazgancıyan; her türlü kuyumculuk ve altın işi yapanlar zergeran; altın kakmacılık ve süsleme yapanlar kûftgeran ve zernişan; kıymetli taşların yontulup yerleştirilmesinde çalışanlar hakkâk adı altında toplanmaktaydı. Ehli Hiref teşkilatındaki bu bölüklerin hepsi, maden sanatı süsleme tekniğindeki çeşitlilikten ötürü rol almıştır.
DEĞERLİ TAŞLARIN GÖSTERİŞİ
Özellikle de Tebriz ve Mısır’ın fethi sonrası, imparatorluğun çeşitli yerlerinden farklı gelenek ve sanat anlayışlarını İstanbul’a getiren ustaların çalışma ve işbirliği sonucu, 16. yüzyılın ortalarında, belirgin etkilerden arınan Osmanlı maden sanatı, kendi özgün biçimini bulmuştur. Bu yüzyılda yapılan kazıma, kabartma, telkari, delik işi, savat, kakma ve kaplama teknikleriyle süslü eserlerin üzerinde genellikle birkaç süsleme tekniği birden uygulanmıştır. Ancak bu dönemin genel karakterini en iyi yansıtan bölüm, kuşkusuz murassa (değerli taşlarla süslü) madeni eserlerdir.
Bu dönemde büyük bir gelişme gösteren taş kakma tekniği ile, madeni yüzeyler ve kılıç, hançer, kitap kapları, yeşim paftalar, doğal kristal, hatta porselen üzerine değerli taş yerleştirmek moda olmuştur. 16. yüzyılın bu gösterişli biçimiyle tezat teşkil edecek, sadece uyumlu oranları ve iyi işçilikleriyle göze çarpan sade örnekler de vardır. Gene bu döneme ait, sadece bir madalyon, kartuş veya köşebendin içinin süslendiği örnekler, iki tezat üslup arasındaki orta çizgiyi oluşturur gibidir.
DOĞANIN CANLILIĞI
17. yüzyıl süsleme motiflerinde, 16. yüzyıl klasik biçimlerinin yanı sıra, çiçekler de görülmeye başlanır. Batı etkisiyle ortaya çıkan bu motif, Türk üslubunda işlenmiş çiçek motifleriyle kompoze edilmiştir. Dönemin, çoğunlukla kazıma tekniğiyle bezenmiş bakır eserlerinde örgü frizleri, hayat ağacı, Mührü Süleyman, balık gibi geleneksel motiflerin yanı sıra, dönemin gümüş eşyasından tanıdığımız nar çiçekler, lale gibi natüralist desenlere de rastlanır. 18. yüzyılın başında kısmen geleneksel kalıplara bağlı kaldığı görülen Osmanlı maden sanatı, 17. yüzyılın natüralist üslubunu devam ettirir.
Batı’ya dönük form ve motif arayışlarının yanı sıra, klasik geleneği sürdüren bir eğilim de vardır. Geç 18. yüzyıl ve 19. yüzyıl maden sanatı, tümüyle Batı zevkini yansıtacak bir görünümdedir.
Osmanlıların bir dünya devleti olma yoluna girdikleri 15. yüzyıl, özellikle İstanbul’un 1453’teki fethi, diğer pek çok alanda olduğu gibi, maden sanatında da bir dönüm noktasını oluşturur.
Özellikle altın ve gümüş madenleri açısından zengin Balkan topraklarının fethiyle Osmanlılar hem hammadde kaynaklarına, hem de köklü bir geçmişe sahip maden sanatçılarına kavuşmuşlardır. Memlûk etkisi, bu dönemin tipik bir eser grubunda, altıgen piramidal gövdeli kandillerinde görülür. Delik işi, kabartma ve kazıma teknikleriyle işlenmiş, rumî ve hatayîlerle bezenmiş bu kandillerin günümüze gelen örneklerinin sayıca çokluğu, bunların 15. yüzyılın ikinci yarısında bolca yapıldığını gösterir. Bu dönemin madeni eserleri arasında şamdanlar da önemli bir yer tutar.
OSMANLI’NIN SANAT OKULU: EHLİ HİREF
Günümüze kalan Osmanlı madeni eserleri arasında Sultan II. Bayezid dönemine ait olanların fazlalığı dikkati çeker. II. Bayezid’in değerli eşya tutkusu, tarihçiler tarafından israf olarak nitelendirilse de sanata olumlu etki yaptığı; yeni eserler yaratmak, sanatçıların korunma ve teşvikinde itici bir güç oluşturduğu da bir gerçektir. Osmanlı sanatının her dalı için bir okul işlevi gören Ehli Hiref teşkilatı bu dönemde kurulur.
Bunlardan madeni eser yapanlar kazgancıyan; her türlü kuyumculuk ve altın işi yapanlar zergeran; altın kakmacılık ve süsleme yapanlar kûftgeran ve zernişan; kıymetli taşların yontulup yerleştirilmesinde çalışanlar hakkâk adı altında toplanmaktaydı. Ehli Hiref teşkilatındaki bu bölüklerin hepsi, maden sanatı süsleme tekniğindeki çeşitlilikten ötürü rol almıştır.
DEĞERLİ TAŞLARIN GÖSTERİŞİ
Özellikle de Tebriz ve Mısır’ın fethi sonrası, imparatorluğun çeşitli yerlerinden farklı gelenek ve sanat anlayışlarını İstanbul’a getiren ustaların çalışma ve işbirliği sonucu, 16. yüzyılın ortalarında, belirgin etkilerden arınan Osmanlı maden sanatı, kendi özgün biçimini bulmuştur. Bu yüzyılda yapılan kazıma, kabartma, telkari, delik işi, savat, kakma ve kaplama teknikleriyle süslü eserlerin üzerinde genellikle birkaç süsleme tekniği birden uygulanmıştır. Ancak bu dönemin genel karakterini en iyi yansıtan bölüm, kuşkusuz murassa (değerli taşlarla süslü) madeni eserlerdir.
Bu dönemde büyük bir gelişme gösteren taş kakma tekniği ile, madeni yüzeyler ve kılıç, hançer, kitap kapları, yeşim paftalar, doğal kristal, hatta porselen üzerine değerli taş yerleştirmek moda olmuştur. 16. yüzyılın bu gösterişli biçimiyle tezat teşkil edecek, sadece uyumlu oranları ve iyi işçilikleriyle göze çarpan sade örnekler de vardır. Gene bu döneme ait, sadece bir madalyon, kartuş veya köşebendin içinin süslendiği örnekler, iki tezat üslup arasındaki orta çizgiyi oluşturur gibidir.
DOĞANIN CANLILIĞI
17. yüzyıl süsleme motiflerinde, 16. yüzyıl klasik biçimlerinin yanı sıra, çiçekler de görülmeye başlanır. Batı etkisiyle ortaya çıkan bu motif, Türk üslubunda işlenmiş çiçek motifleriyle kompoze edilmiştir. Dönemin, çoğunlukla kazıma tekniğiyle bezenmiş bakır eserlerinde örgü frizleri, hayat ağacı, Mührü Süleyman, balık gibi geleneksel motiflerin yanı sıra, dönemin gümüş eşyasından tanıdığımız nar çiçekler, lale gibi natüralist desenlere de rastlanır. 18. yüzyılın başında kısmen geleneksel kalıplara bağlı kaldığı görülen Osmanlı maden sanatı, 17. yüzyılın natüralist üslubunu devam ettirir.
Batı’ya dönük form ve motif arayışlarının yanı sıra, klasik geleneği sürdüren bir eğilim de vardır. Geç 18. yüzyıl ve 19. yüzyıl maden sanatı, tümüyle Batı zevkini yansıtacak bir görünümdedir.
Similar topics
» SANAT VE TASAVVUF
» OSMANLI DEVLETİNDE KÜLTÜR SANAT
» SELÇUKLULAR DÖNEMİNİN ESERLERİNİN TÜRK KÜLTÜR SANAT VE ESTETİK ANLAYIŞINA KATKILARI
» OSMANLI DEVLETİNDE KÜLTÜR SANAT
» SELÇUKLULAR DÖNEMİNİN ESERLERİNİN TÜRK KÜLTÜR SANAT VE ESTETİK ANLAYIŞINA KATKILARI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Tem. 31, 2011 12:01 am tarafından Misafir
» HZ.OSMAN (r.a)'IN HAYATI
C.tesi Ocak 29, 2011 2:36 am tarafından V@K@R
» ROMANTIZM DORUKLARINDA KAZI CALISMASI !
Salı Ara. 28, 2010 3:09 pm tarafından Bäbüsselam
» BU GÜN CUMA
Paz Ara. 19, 2010 8:55 am tarafından visal*1
» GELSEEYDİN SEVGİLİ
Paz Ara. 19, 2010 8:41 am tarafından visal*1
» iman (AMENTÜ)
Paz Ara. 19, 2010 8:33 am tarafından visal*1
» mübarek cuma günü
Paz Ara. 19, 2010 8:24 am tarafından visal*1
» dosta doğru
Paz Ara. 12, 2010 6:42 pm tarafından visal*1
» SENİ SEVİYORUM EFENDİM
Perş. Ara. 09, 2010 7:23 am tarafından visal*1