Kimler hatta?
Toplam 81 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 81 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 86 kişi Cuma Kas. 22, 2024 6:06 pm tarihinde online oldu.
En son konular
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
SEN GÖK SOFRASI NEDİR BİLİRMİSİN
1 sayfadaki 1 sayfası
SEN GÖK SOFRASI NEDİR BİLİRMİSİN
Sen Gök Sofrası nedir bilir misin?..
Ve...
Ona talip yürekleri?...
Bilir misin sahi?..
Gök sofralarında yüreğini bölüştüğün oldu mu hiç?..
Ya bir gök muştusunu?..
Ya O En Güzelin (A.S) sevdasını bölüştün mü biriyle?..
Sen Kelime-i Şehâdet nasıl bölüşülür bilir misin?..
Dinle;
Ayrılık vaktinde İkiden biri “Lailaheillallah” der
Diğeri “MuhammedunResûlullah”..
Bölüşürler o sehâdeti ki vuslat olsun ayrılıkları..
Ki birleşsin gönülleri tevhid de hiç ayrılmasın..
Çünkü bilirsin o iki kelime hiç ayrılmazlar..
Lailaheillallah sende MuhammedunResûlullah onda..
Bir yüzü sen ayrılığın öte yüzü; vuslat içre vuslat..
İşte anla: Bu tevhid diliyle meydan okumaktır ayrılığa...
Sen hiç dost yüreğiyle kuşanıp acılara meydan okudun mu?..
Bir gülüşü bir gözyaşını paylaştığın oldu mu?..
Bir şiiri bir ezgiyi tam ortadan bölüştün mü hiç biriyle?..
Sesini katip ta sesine sen hiç türkü söyledin mi çağa karşı?..
Gözyaşlarını ruhunla sildin mi hiç?..
Dualarını düşürdün mü dost pesine?..
Yüreğini çıkarıp ta yollara kupkuru öylece bekledin mi sen hiç?..
Ne çok söylenir bu kelime: “dostluk” “dost” ..
Var mi sahi gerçek bir dost?.. Kaldı mı?..
Var mı böyle bir dostu olan?..
Yokluğuna yaslayıp ta yüreğini varolduğun..?
Ah! Hep yitirdik güzellikleri..
Hiç sızlamadan yüreklerimiz bir bir tükettik dostlarımızı umarsızca..
Ne yazık..
Nedir ki dost?..
Herkes kendine mi bakar aynalarda acep dost denince?..
Belkide hep ulaşılmak istenen anlatılır..
Kim bilir..
Oysa Dost
Aynalarını yüreğine tutandır senin.. Ve Yüreğine aynalarını tuttuğun..
Seni farklı kılanın bilincinde yüreğini yüreğine katandır dost..
Seni alır da onca kalabalık arasından yüreğine asar.. İşte dost!..
Ve dostluk; hedeflenen şey değil gönül gönüle hedefe yürüten şeydir..
Bir ucu sana bir ucu ona bağlı bir zincirdir dostluk..
Hiç açılmasa da tükenmeyen umutlarla dost kapısında özlemekten yorulmaktır..
Hiç arayıp sormasa da pesine düşmektir VEFADIR dostluk..
Ve dost
Meyli sana değil sendeki O’NA (CC) olandır..
Evet dost sendeki O’nun talipçisidir..
Gerçek dostun vurulmuşluğu sana değil;
Geceleri bıraktığın aydınlığa
Yüzündeki secde izlerine o gök aklığınadır..
O’na (CC) adanmış bahçelerine
Yaşadığın bildiklerinedir senin..
Dostun meyli;
Vakti kuşanmana
Tüm cazibesiyle sana gelen dünyanın çarpıp döndüğü o manevî zırhınadır hep senin..
Mânâ Âleminden topladığın çiçekleredir tutkunluğu..
O’na adadığın varlığına O’na sattığın emânetlerine
Dünyada da sana verilmiş olan cennetlerinedir meyli..
Dostun talep ettiği
Çağa karşı duruşundur senin.. Başka değil.
Var mi böyle bir dost bulan?.. Oldu mu hiç senin böyle bir dostun?.
Gün ortası gece yarısı aniden yürek vuruşlarıyla seni çağıran bir dostun oldu mu hiç?..
Yüreğinde aklında her zaman ve mekânda taşıdığın bir dostun var mi senin?..
Diyeceksin belki ne dostluğu bu olsa olsa bir sevdadır..
Ah! Mevlana gönüllüm! Yunus meşreplim!..
Sevda nedir bilir misin sen?..
Ya Şems’i?.. Ya Mevlâna’yla Şems’in sevdasını yani dostluklarını duydun mu hiç?..
Ki dünya daha öyle sevda öyle dostluk görmedi..
Ne yazık görmeyecek te...
“Şems geliyor!” haberine tüm mal varlığını veren Mevlâna’nın “Yalanınadır bu verdiklerim doğrusuna can vermek bas vermek gerek” dediğini bilir misin?..
Adına sevda de dostluk de! Ne önemi var ki..
Bu birlikte gönül sofralarına konuk olmaktır..
Bu gök sofralarından nasiplenmektir..
Öteler ötesinde ağırlanmaktır bu...
Mevlâna’yı dedik Şems’i dedik Ya Yûnus’u bilir misin?..
“işitin ey yârenler! Aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misâli taşa benzer.”
Diyen Yunus’umu?..
Ya Hallac’i?.. Bilir misin sahi?.
Hani “aşk nedir?” dediklerinde “bugün ve yarin görürsün” diyen.. O gün asılan ertesi günde cesedi yakılan Hallac’i?.. Hani cesedinin külleri Dicle’ye atılanda kabaran Dicle’yi bir hırkasının yatıştırdığı mazlum ve mahzun o ebedîleşmiş gök erini?..
Ah! bilir misin ne yürekler harcadık ne dostluklar tükettik
Çağın acımasız karanlığında zamanın çarklarında..
Sadece bugün değil HER GÜN HER DÜN HER DÜNLER....
Ne yürekler harcadık bir bilsen..
Lâkin...
Hallac’in teninde Sibli’nin gülleri kor olur..
Ah! Dedirtir güller taslara gülen bedenine..
Çünkü o gül de olsa atan dost elidir..
Revâ midir Hallaca bunca aşksızlık?..
Bir Molla Kâsım gelir sığâya çeker âşığım Yûnus’umu o kapılarda..
Reva midir Hakk aşkına?..
Şems’i ebedî dostu sevdalısı Mevlâna’nın oğlu öldürür çağın kokuşmuş kışkırtmasıyla..
Revâ midir Şems’e?..
O kâinâtı içine alan yüreğe o gök sevdalarına revâ midir?..
Onlarınki nasıl gelişlerdir öyle kapılarımıza gökler dolusu sevdalarla?..
Ya bizimki nasıl bir reddediştir böyle?..
Nasıl reddedişlerdir?..
Onlarınki nasıl duruşlardır öyle çağlara karşı..
Dimdik hiç eksilmeden..
Asırlar ötesinden bize ulasan nasıl sevdalardır onlar öyle?..
Bugünün kuru gönüllerini Mevlâna’ca arttırıp Yunus’ça ıslatan ne bereketli yağmurlardır onlar..
“Âşık öldü diye salâ verirlerÖlen hayvan imiş âşıklar ölmez.”
Ya Rab! Lütfet! Ay çıksın.. Sular yükselsin..
Dualarımız dâim medler içindir cezirlerde gönüller..
Hiç arama! Bulamazsın!..
Yok ki öyle bir dost!..
Çünkü biz tüm dost yürekleri sorgusuz- sualsiz idâm ettik..
Varsa da tek-tük aldanma!
Hüküm verilmiş kalemler kırılmıştır mutlaka..
İnfaz vakti ha geldi ha gelecek..
Beklemede yürekler..
Ah! Güzel insanlar güzel atlara binip hep gittiler..
Gittiler ve terk ettiler..
Bâkî kalan bu kubbede hoş bir sedâ imiş..
Bak dinle ne söyler Yûnusum;
“Dost kılıcından Yunus ölürse gam değil
Dost göğünden uyananmaşuk burcundan doğar..”
Ve...
Ona talip yürekleri?...
Bilir misin sahi?..
Gök sofralarında yüreğini bölüştüğün oldu mu hiç?..
Ya bir gök muştusunu?..
Ya O En Güzelin (A.S) sevdasını bölüştün mü biriyle?..
Sen Kelime-i Şehâdet nasıl bölüşülür bilir misin?..
Dinle;
Ayrılık vaktinde İkiden biri “Lailaheillallah” der
Diğeri “MuhammedunResûlullah”..
Bölüşürler o sehâdeti ki vuslat olsun ayrılıkları..
Ki birleşsin gönülleri tevhid de hiç ayrılmasın..
Çünkü bilirsin o iki kelime hiç ayrılmazlar..
Lailaheillallah sende MuhammedunResûlullah onda..
Bir yüzü sen ayrılığın öte yüzü; vuslat içre vuslat..
İşte anla: Bu tevhid diliyle meydan okumaktır ayrılığa...
Sen hiç dost yüreğiyle kuşanıp acılara meydan okudun mu?..
Bir gülüşü bir gözyaşını paylaştığın oldu mu?..
Bir şiiri bir ezgiyi tam ortadan bölüştün mü hiç biriyle?..
Sesini katip ta sesine sen hiç türkü söyledin mi çağa karşı?..
Gözyaşlarını ruhunla sildin mi hiç?..
Dualarını düşürdün mü dost pesine?..
Yüreğini çıkarıp ta yollara kupkuru öylece bekledin mi sen hiç?..
Ne çok söylenir bu kelime: “dostluk” “dost” ..
Var mi sahi gerçek bir dost?.. Kaldı mı?..
Var mı böyle bir dostu olan?..
Yokluğuna yaslayıp ta yüreğini varolduğun..?
Ah! Hep yitirdik güzellikleri..
Hiç sızlamadan yüreklerimiz bir bir tükettik dostlarımızı umarsızca..
Ne yazık..
Nedir ki dost?..
Herkes kendine mi bakar aynalarda acep dost denince?..
Belkide hep ulaşılmak istenen anlatılır..
Kim bilir..
Oysa Dost
Aynalarını yüreğine tutandır senin.. Ve Yüreğine aynalarını tuttuğun..
Seni farklı kılanın bilincinde yüreğini yüreğine katandır dost..
Seni alır da onca kalabalık arasından yüreğine asar.. İşte dost!..
Ve dostluk; hedeflenen şey değil gönül gönüle hedefe yürüten şeydir..
Bir ucu sana bir ucu ona bağlı bir zincirdir dostluk..
Hiç açılmasa da tükenmeyen umutlarla dost kapısında özlemekten yorulmaktır..
Hiç arayıp sormasa da pesine düşmektir VEFADIR dostluk..
Ve dost
Meyli sana değil sendeki O’NA (CC) olandır..
Evet dost sendeki O’nun talipçisidir..
Gerçek dostun vurulmuşluğu sana değil;
Geceleri bıraktığın aydınlığa
Yüzündeki secde izlerine o gök aklığınadır..
O’na (CC) adanmış bahçelerine
Yaşadığın bildiklerinedir senin..
Dostun meyli;
Vakti kuşanmana
Tüm cazibesiyle sana gelen dünyanın çarpıp döndüğü o manevî zırhınadır hep senin..
Mânâ Âleminden topladığın çiçekleredir tutkunluğu..
O’na adadığın varlığına O’na sattığın emânetlerine
Dünyada da sana verilmiş olan cennetlerinedir meyli..
Dostun talep ettiği
Çağa karşı duruşundur senin.. Başka değil.
Var mi böyle bir dost bulan?.. Oldu mu hiç senin böyle bir dostun?.
Gün ortası gece yarısı aniden yürek vuruşlarıyla seni çağıran bir dostun oldu mu hiç?..
Yüreğinde aklında her zaman ve mekânda taşıdığın bir dostun var mi senin?..
Diyeceksin belki ne dostluğu bu olsa olsa bir sevdadır..
Ah! Mevlana gönüllüm! Yunus meşreplim!..
Sevda nedir bilir misin sen?..
Ya Şems’i?.. Ya Mevlâna’yla Şems’in sevdasını yani dostluklarını duydun mu hiç?..
Ki dünya daha öyle sevda öyle dostluk görmedi..
Ne yazık görmeyecek te...
“Şems geliyor!” haberine tüm mal varlığını veren Mevlâna’nın “Yalanınadır bu verdiklerim doğrusuna can vermek bas vermek gerek” dediğini bilir misin?..
Adına sevda de dostluk de! Ne önemi var ki..
Bu birlikte gönül sofralarına konuk olmaktır..
Bu gök sofralarından nasiplenmektir..
Öteler ötesinde ağırlanmaktır bu...
Mevlâna’yı dedik Şems’i dedik Ya Yûnus’u bilir misin?..
“işitin ey yârenler! Aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan kişi misâli taşa benzer.”
Diyen Yunus’umu?..
Ya Hallac’i?.. Bilir misin sahi?.
Hani “aşk nedir?” dediklerinde “bugün ve yarin görürsün” diyen.. O gün asılan ertesi günde cesedi yakılan Hallac’i?.. Hani cesedinin külleri Dicle’ye atılanda kabaran Dicle’yi bir hırkasının yatıştırdığı mazlum ve mahzun o ebedîleşmiş gök erini?..
Ah! bilir misin ne yürekler harcadık ne dostluklar tükettik
Çağın acımasız karanlığında zamanın çarklarında..
Sadece bugün değil HER GÜN HER DÜN HER DÜNLER....
Ne yürekler harcadık bir bilsen..
Lâkin...
Hallac’in teninde Sibli’nin gülleri kor olur..
Ah! Dedirtir güller taslara gülen bedenine..
Çünkü o gül de olsa atan dost elidir..
Revâ midir Hallaca bunca aşksızlık?..
Bir Molla Kâsım gelir sığâya çeker âşığım Yûnus’umu o kapılarda..
Reva midir Hakk aşkına?..
Şems’i ebedî dostu sevdalısı Mevlâna’nın oğlu öldürür çağın kokuşmuş kışkırtmasıyla..
Revâ midir Şems’e?..
O kâinâtı içine alan yüreğe o gök sevdalarına revâ midir?..
Onlarınki nasıl gelişlerdir öyle kapılarımıza gökler dolusu sevdalarla?..
Ya bizimki nasıl bir reddediştir böyle?..
Nasıl reddedişlerdir?..
Onlarınki nasıl duruşlardır öyle çağlara karşı..
Dimdik hiç eksilmeden..
Asırlar ötesinden bize ulasan nasıl sevdalardır onlar öyle?..
Bugünün kuru gönüllerini Mevlâna’ca arttırıp Yunus’ça ıslatan ne bereketli yağmurlardır onlar..
“Âşık öldü diye salâ verirlerÖlen hayvan imiş âşıklar ölmez.”
Ya Rab! Lütfet! Ay çıksın.. Sular yükselsin..
Dualarımız dâim medler içindir cezirlerde gönüller..
Hiç arama! Bulamazsın!..
Yok ki öyle bir dost!..
Çünkü biz tüm dost yürekleri sorgusuz- sualsiz idâm ettik..
Varsa da tek-tük aldanma!
Hüküm verilmiş kalemler kırılmıştır mutlaka..
İnfaz vakti ha geldi ha gelecek..
Beklemede yürekler..
Ah! Güzel insanlar güzel atlara binip hep gittiler..
Gittiler ve terk ettiler..
Bâkî kalan bu kubbede hoş bir sedâ imiş..
Bak dinle ne söyler Yûnusum;
“Dost kılıcından Yunus ölürse gam değil
Dost göğünden uyananmaşuk burcundan doğar..”
Misafir- Misafir
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Tem. 31, 2011 12:01 am tarafından Misafir
» HZ.OSMAN (r.a)'IN HAYATI
C.tesi Ocak 29, 2011 2:36 am tarafından V@K@R
» ROMANTIZM DORUKLARINDA KAZI CALISMASI !
Salı Ara. 28, 2010 3:09 pm tarafından Bäbüsselam
» BU GÜN CUMA
Paz Ara. 19, 2010 8:55 am tarafından visal*1
» GELSEEYDİN SEVGİLİ
Paz Ara. 19, 2010 8:41 am tarafından visal*1
» iman (AMENTÜ)
Paz Ara. 19, 2010 8:33 am tarafından visal*1
» mübarek cuma günü
Paz Ara. 19, 2010 8:24 am tarafından visal*1
» dosta doğru
Paz Ara. 12, 2010 6:42 pm tarafından visal*1
» SENİ SEVİYORUM EFENDİM
Perş. Ara. 09, 2010 7:23 am tarafından visal*1